İstanbul’a tatil için geldiğimiz zaman annem tömer’e gitti birkaç hafta, yavaşça Türkçe öğrenmek için. Anneannem Türk olmasına rağmen çocuklarına hiç Türkçe öğretmemişti. Kardeşim ve ben cocuk olduğumuz için henüz derse kayıt etmediler ama annemin yanında derse girmemiz için izin verdiler. Türkçe’de bir sürü Arapça kelimeler vardı, onu fark ettim, derste bazen Türkçe bilmiyor olmama rağmen Arapça kelimeler bazen işime yariyordu. Bir gün tömer’de susadım annem beni kantine gönderdi, gittim ve ‘şarap’ istedim, gündüz vakti, 10 yaşında bir çocuk, tabiki kantindekiler epey güldüler, ben de ağlayarak gittim neden benimle dalga geçiyorlar diye. Şarap Arapça bir kelime ve içecek anlamına geliyor halbuki Türkçede şarap üzümden yapılan alkollü bir içecek, Arapçada şarap 'nabidh' demek. Neyse ki Türkçe öğretmen açıkladı ve o sırada kantindekiler ‘ağlama tamam biz de bilmiyorduk’ diye gelipte bana bedava üzüm suyu verdiler.
Ortaokulda devlet okula gittik. Kızlar İle erkekler ayrı okullara veriliyordu. Dolayısıyla sadece kız arkadaşlarım oldu. Annem kütüphaneci olduğu için ayrıca evde de kütüphane vardı; hoş annemim evinde hala kocaman kütüphanesi var. Tabi çocuklar olarak sürekli okuyorduk. İki kere devlette ödül almıştık okuma yarışmasından. Sevdiğim kitapları senaryo yapardım sonra okulda hem yönetir hem de başrol aldırdım. Bir gün Cinderella oyunu yaptım ama erkek olmadığı için bazı kızları erkek gibi giydirip öyle oynadık.
O okulda bir sürü kız başörtülüydü. Annem hiç bir zaman başörtü ile alakası olmadı. Ama ben okulda olan kız arkadaşlarıma uydum ve başörtü taktım. Tabi o zamanlar hala tanrıya inanırdım. Anneme bile kızmıştım neden takmıyorsun diye. Annem ‘sen ne istiyorsan yap bana da karışma’ dedi. Birkaç gün yaptım. Okulda sadece kızlar olduğu için okulda takmak gerekmiyordu sadece okuldan çıkınca. Takarken örtüyü kapatmak için iğne ile birleştiriyorsun, örtüyü önce düzenliyorsun sonra iğneyi takıyorsun. İğneyi dudaklarımın arasında duruyordu bir anda iğneyi yuttum! Panik olduk, kızlar İle beraber cümbür cemaat beni eve götürdüler. Annem çok güldü; “Tamam boğazından geçmiş, sorun değil ama bir doktora gidelim’ dedi. Doktora gittik. O da sorun değil ama ‘apandisite ulaşırsa iyi olmaz’ dedi. ‘Boka bakmak gerekiyor bir süre’ dedi. Bir hafta sürekli dışkının içinde bakıp ve çıkıp çıkmadığı bakmak zorunda kaldım! Bir daha da örtü mörtü tövbe ettim. Sonra da Darwin ve felsefe okumaya başlayınca tanrı İle aramız bozuldu.